2021-04-24 16:24:29

AŞK'INIZI KORKULARINIZA KURBAN ETMEYİN

Bihter Olgaç VARVAR

24 Nisan 2021, 16:24

Bilinçaltımız ilişkilerle ilgili korkulara ev sahipliği yapar. Bu korkular çoğu zaman bizi durdurmaya yetmez, bıkmadan, usanmadan yeni ilişkilerin peşinden koşarız. Genel olarak uzun süreli ilişkilerden kaçınma olarak kendini gösteren bağlanma korkusu, günümüzde oldukça sık görülen ve yakınılan bir durumdur. Bağlanma korkusu çocukluğumuzdaki öğrenmelerin, anne/baba davranışlarından hayatımızın geneline yayılmaya başlayan ciddi ve sıkıntı verici bir fobidir. İlişkilerin parçalanmasına neden olacak davranışlar sergileriz. Tüm bunların sebebi aslında korkularımız ve kaygılarımızdır. Bilinçdışında dile getirilemeyen pek çok korku ve kaygı tüketiyor ilişkileri. Ayrılmaktan ya da kaybetmekten korktuğu için bağlanmaktan korkmak, mutsuzluktan korktuğu için bağlanamamak. Bir şeyin varlığı ne kadar mutlu ediyorsa, yokluğu ya da yok olacağı olasılığı, o derecede korkutucu ve kaygı vericidir. Ayrılınca ya da kaybedince çekilecek acılar, birçok insan için dayanılmazdır. Bu sebeple hep kendini geride tutar, duygularını saklar, ilişkiye kendini açamaz. Bağlanmaktan kaçmak yerine, acı ve hayatla baş etmeyi öğrenemedikçe kaçınılmazdır sizi ve partnerinizi mutlu etmeyen sığ ilişkiler. Sorumluluk almaktan kaçınan, ayrıldıktan sonra acı çekerim korkusuyla geride duran ve ilişkilerinde tutuk davranan bireylerin bilinç dışlarında aciz duruma düşme, terk edilme, kişiliğinin ve benliğinin dağılma korkuları yatar.

BAĞLANMA KORKUSU NE ZAMAN OLUŞUR

Bağlanma korkuları çocukluğun ilk gelişim yıllarında oluşur. Çocuk ile ebeveynleri arasında bu süre içinde iyi bir ilişki kurulamazsa ya da gereken bakım ve ilgi yeterli değilse, çocukta ilişkiler konusunda güven yerine korku oluşur. Bu korkuya sahip kişiler kendini tehdit altında hisseden her insan gibi davranır.

Bağlanma korkusu yaşayanlar bu korkuyu net bir şekilde anlayamazlar sadece ilişkilerinde onları rahatsız eden tuhaf bire mutsuzluk hissine kapılırlar. Zayıflığı ve korkuyu kendine yediremeyen birey, ruh sağlığını korumak için bu tür eksikliklerini savunma mekanizmalarıyla bastırmak durumundadır. Bazıları bu korkularını partnerinin yetersizliğini öne sürerek ya da güvenilirliğini sorgulayarak yenme yoluna giderler. Partneri ne yaparsa yapsın, bir türlü hoşnut olmaz. İlişkiyi her an bitirecek havasındadır, fakat, o cesareti de gösteremez. Çünkü daha fazla beğendiği kişi karşısında da kendini yetersiz hissetmekte, aldatılmaktan, terk edilmekten ortada kalmaktan çekinmektedir. Bu kişiler daha çok kendinin isteyeceği değil, onu isteyen biriyle ilişki kurmayı tercih ederler. İlişkide bir ayağı dışarıdadır, partnerinde hep kusur bulur. Aslında temel sorun, partnerinin eksik ve kusuru değil, bağlanma korkusudur. Bu bireyler bağlanma korkularını yenip, aidiyet geliştirdiklerinde ise bağımlı hale gelir, o ilişkiden her şartta kopamazlar.

Bazıları ise karşı tarafın bağlanmasını engellemeye çalışarak, kendini savunma yolunu seçer. Partnerine değer verdiğini gösterecek davranışlardan kaçınır, ona ait olduğunu hissettirmek istemez. Zayıflıklarını ve zaaflarını kapamaya çalışır, ona hiçbir şekilde ihtiyacı yokmuş izlenimi vermeye çabalar. Tüm amacı, ilişkiye göründüğü kadar bağlı olmadığını hissettirmektir. Karşı tarafın ilişkiye bağlanmaması gerektiğini sık sık dile getirir. Dilinde her an ayrılmak, boşanmak vardır. Çocuk yapmamak, yüzük takmaktan kaçınmak gibi tercihlerde bulunur. Partnerine yoğun duygular hissetmemektedir. Niyeti, kendince daha iyi birini bulduğunda kendini suçlu hissetmeden, sorumluluk almadan, özgürce ilişkiyi sonlandırmaktır. Altta yatan kaygı ve korkuları yüzünden, bencilliğini ne görür, ne de kabullenir.

Bazıları da yoğun bir duygu ve paylaşım duymamakla birlikte, ilişkiye çok bağlı ya da çok seviyor havası verirler. Burada da derinde bir bağlanma korkusu söz konusudur. Birey karşı tarafa yoğun duygular hissettirerek onun sevgisini kazanmak, onu kendine bağlamak amacındadır. Sevgi ve bağlılığı elde ettiğinde ise eski yoğun duyguları kaybolacaktır.

İlişkide daima güçlü taraf olma isteğinden kaynaklanan, ilişki içinde zayıf düşme korkusu erkeklerde bağlanma korkusunun temel görünümüdür. Erkekler bu korkuyla ilişkiye bağlı olmayı, bağımlı olma olarak algılama eğilimindedirler. Bundan dolayı, duygularını sözle değil, davranışlarla ifade etmeyi, hediye alma, hatırlama gibi eylemleri yadsımayı tercih ederler. Korkularını, kaygılarını, kıskançlıklarını konuşmak, paylaşmak yerine kurallar koyarak yasaklar getirerek, emirler vererek gidermeyi seçerler. Bir kadına bağlandıklarında artık adam yerine konmayacak, kendilerine saygı duyulmayacak ve önemsenmeyeceklerdir. Bağlanmaktan korkan bazı erkekler ise bir kadını elde ederek kendilerine olan güvenlerini tamamlamakta, sonra da ilişkiden kaçış aramaktadırlar. Bunun da altındaki temel unsur özgüven eksikliğidir.

Bağlanma korkusu olan kişiler aynı zamanda bağımlı kişilik özelliklerine sahiptir. İlişklerinde bencillik hakimdir. Buna rağmen karşı tarafı kıran, üzen, rahatsız eden davranışlarını onu sevdiği için yaptığı mazeretine sığınır. Bencillik ve değerbilmezlik karşısında yıpranan partner, bir sonraki aşamada hissettiği duygularla da yargılanır. Kendini değersiz, önemsiz, sevilmeyen olarak algılayan partner, bu duyguları hissettiği için suçlanır, sorunlu ilan edilir. Böylelikle sorunlar ikiye katlanır. Bağımlı kişilerin gösterip, söyleyebildiği duygular, hissettiklerinden daha azdır. Bu duygular uzun süre karşı tarafı çok sevmesi, onu kırmak istememesi veya çok önem vermesi gibi nedenlerle baskılanır. Bu baskılanma bazen abartılı ve dengesiz tepkiler veya öfke patlamalarıyla ortaya çıkarken, bazen de kişi tamamen kendi iç dünyasına kapanır ve partnerini belirsizliğe iter.

Yaşadığınız ilişkide ayrılmak düşüncesi boğulacak kadar sizi rahatsız ediyorsa, onsuz yaşayamayacak gibi hissediyorsanız, sevilmediğiniz ve değer görmediğiniz halde onu sevdiğinizi söylüyor, sıkıntıları defalarca yaşayıp son anda ayrılıklardan geri dönüyorsanız, o ilişkiye bağımlısınızdır.Gerçek bağlanmada ise hayat ayrı bir anlam kazanacaktır. Birileri için anlamlı, değerli ve önemli bulunmak iç huzurun sağlanmasında, yaşadığımızı ve var olduğumuzu hissetmede çok önemlidir. Duygu ve düşüncelerimiz bağlanmalarımız sayesinde olgunlaşacak ve tüm yönleriyle açığa çıkacaktır. Acı, üzüntü, sabır, kırgınlık, nefret, hırs, intikam, öfke, sevgi, aşk, tutku, kendine güven, karşıdakine güven gibi pek çok duygunun tüm hisleri bu sayede görülecek, birey ruhsal varlığının farkına varacaktır.

Aşk’ınızı korkularınızın kurbanı etmeyin…

Yorumlar (15)

Nurcan 3 Yıl Önce

Çok güzel ve anlamlı gerçekler .Kalemınıze sağlık.Bıhter hanım..

Sedef 3 Yıl Önce

Emeğinize sağlık Bihter Hanım yine bir Cumartesi ve yine keyifle okuduğum bir yazınız.. Cumartesi ritüelim oldu sizin yazılarınız

Zeynep 3 Yıl Önce

Emeğinize, yüreğinize sağlık.. Ne kadar güzel bir yazı.. Normalde farkında olmadığımız ama okurken bazı yerlerinde kendimizden de bir şeyler bulduğumuz "aa burası aynı ben" dedirten güzel bir yazı olmuş.. Başarılarınızın devamını diliyorum.

Metin Yıldırım 3 Yıl Önce

Aşk iki tane incir yapragiyla örtülü olarak başlamıştır

Büşra 3 Yıl Önce

Yine Çok güzel bir konuya deyinmişsin kalemine yüreğine sağlık kendimi bulduğum çok noktalar oldu.

Hamiyet 3 Yıl Önce

✌️✌️✌️✌️

Ali Sami 3 Yıl Önce

Tebrik ederim

sinan 3 Yıl Önce

Muhteşem bir yazı

Aylin 3 Yıl Önce

Korkmayın diyorsunuz ama sevecek yürek bırakmadılar

Bihter Olgaç Varvar 3 Yıl Önce

Gülüseyerek okudum :)

Bihter Olgaç Varvar 3 Yıl Önce

Teşekkür ederim

Bihter Olgaç Varvar 3 Yıl Önce

Teşekkür ederim

Bihter Olgaç Varvar 3 Yıl Önce

manidar :)

Bihter Olgaç Varvar 3 Yıl Önce

Teşekkür ederim

Bihter Olgaç Varvar 3 Yıl Önce

Teşekkür ederim

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.